17.05.2008

''Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.'' (Bakara Suresi, 164)

İman hakikatlerini öğrenmek, bunların üzerinde düşünmek, hikmet ve inceliklerini kavramak, insanın düşünce ufkunu açması bakımından da çok önemlidir.

Günümüzde insanlar kalabalık şehirlerin boğucu atmosferinde, tekdüze ve kalıplaşmış bir hayat içinde yaşamakta, Allah'ın her an her yerde yarattığı iman hakikatlerini görememekte, görseler de üzerinden geçip gitmektedirler. Oysa iman eden bir insan için herşey iman hakikatidir. Yeryüzündeki canlı cansız bütün varlıkları, evrendeki düzeni Allah'ın yarattığını bilen insan herşeyi buna göre değerlendirir. Örneğin iman etmeyen insanlar da bir mümin için birer iman hakikatidir. Çünkü Allah Kuran'da böyle insanların var olacağını bildirmiştir. Ayrıca Allah'ın varlığı apaçık iken bu insanların iman etmiyor olması, müminin Allah korkusunun artmasına ve imanı için Allah'a şükretmesine vesile olur. İman hakikati olarak yalnızca ağaçları, çiçekleri ya da hayvanların şaşırtıcı özelliklerini düşünmez. Onun için Allah'ın yarattığı kolaylıklar örneğin taşıma araçları, cep telefonu ya da bilgisayarı da birer iman hakikatidir. Bunların da Allah'ın izniyle var olduğunu bilir ve işlerini kolaylaştırdığı için Allah'a şükreder.

Etrafımızda kolayca rastlayabileceğimiz gergin, öfkeli, bezgin, düşüncesiz, kaba ve saygısız davranışlar, herşeyi Allah'ın yarattığından habersiz olan cahil insanlara aittir. Oysa herşeyi iman hakikati olarak değerlendiren, bunlar üzerinde düşünen bir insan, manevi açıdan gelişir ve derinleşir.

Allah, bu manevi derinlik ve kavrayıştan uzak olan, sadece dar kalıplar ve basit mantıklar içinde düşünen insanlara Kuran'da "Bedevi"leri örnek göstermiştir. Bedeviler, Peygamberimiz dönemindeki şehirli Araplara karşılık, göçebe hayat süren kabilelerdir. Şehirli Araplar edebiyat ve estetik kültürlerine sahipken, Bedeviler cahil, sert ve kaba tabiatlı bir toplumdur. Böyle bir tabiat dinin kavranması ve yaşanması için büyük bir engeldir. Onun için Allah Kuran'da Bedeviler için şöyle buyurmuştur:

''Bedeviler inkâr ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.'' (Tevbe Suresi, 97)

"Bedevi karakteri", cehaleti, düşüncesizliği, kabalığı temsil etmektedir. Bu karakteri tedavi etmek için insanların, kültürlü, derin düşünen, Allah'ın yaratmasındaki üstün sanatı ve hikmetleri kavrayabilen bir hale gelmek için çalışmaları gerekir. İman hakikatlerini araştırmak, öğrenmek, düşünmek ve yorumlamak ise Allah'ın bizden istediği bu kültürün temelidir. Bir ayette, Müslümanın bu özelliği şöyle tarif edilir:

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)